Son yıllarda böbrek hastası sayısının hızla arttığını söyleyen İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Bilim Komisyonu Üyesi Uzm. Dr. S. Handan Karahan Saper, "Kronik böbrek hastalığının, şeker hastalığına bağlı böbrek hastalığından sonra en sık sebebi hipertansiyona bağlı böbrek hastalığıdır" dedi.
Böbrek sağlığına toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla dünyada
ve Türkiye’de her yıl Mart ayının ikinci perşembe günü Dünya Böbrek
Günü olarak kutlanıyor. Dünya Böbrek Günü’nün bu yılki teması "Her
Yerde Herkes İçin Böbrek Sağlığı" olarak belirlendi.
Dünya Böbrek Günü kapsamında açıklama yapan Uzm. Dr. Handan Karahan
Saper, böbreklerin vücudun en önemli organlarından biri olduğunu
söyleyerek, "Hayati görevlere sahip olan böbrekler fasulyeye
benzemektedir ve genellikle her insanda 2 adet bulunmaktadır.
Böbreklerimizin idrar üretmek, idrar yoluyla vücut için zararlı
maddeleri süzmek ve idrar yoluyla zararlı maddeleri vücuttan
uzaklaştırmak gibi görevleri de bulunmaktadır. Böbrekler aynı
zamanda kan hücrelerinin üretimine de yardımcı olmaktadır. Kandaki
kalsiyum ve D vitamininin üretimine de bazı hormonların katkısıyla
yardımcıdır. Vücudun asit ve baz dengesini de sağlama görevi olan
böbrekler bu sayede kan basıncını da düzenler. Böbreklerin
süzebileceğinden daha fazla miktarda tuz alımlarında böbrekler
süzme ve kan basıncını düzenleme görevini düzgün olarak yerine
getiremez ve tansiyon yüksekliği meydana gelir" ifadelerini
kaydetti.
"Kronik böbrek hastalığının şeker hastalığına bağlı böbrek
hastalığından sonra en sık sebebi hipertansiyona bağlı böbrek
hastalığıdır"
Tuzun vücudun temel ihtiyaçlarından biri olduğun ancak hazır
gıdayla alınan fazla tuzun ve yemekleri tatlandırmak amacıyla
eklenen tuzun yüksek tansiyon hastalığına (hipertansiyona), böbrek
yetmezliğine, böbrek taşı oluşumuna, mide kanserine, kemik
erimesine ve hatta astıma sebep olduğunu dile getiren Saper "Kronik
böbrek hastalığının şeker hastalığına bağlı böbrek hastalığından
sonra en sık sebebi hipertansiyona bağlı böbrek hastalığıdır.
Günümüzde bireylerin günlük ortalama tuz tüketimi bazı toplumlarda
değişmek üzere; 9-12 gramdır. En son çalışmalar; hipertansiyon
hastalığı olan bireylerin 6 gram ve altında tuz tüketmesi
gerektiğini belirtmektedir. Düşük tuz tüketimi yüksek tansiyon
ilaçlarından bir tanesi hariç diğerlerinin tansiyon düşürücü
etkisini de arttırmaktadır.
Herhangi bir hastalığı olmayan sağlıklı bireylerin günlük ortalama
tuz tüketimi 6-12 gram (bir çimdik) olmalıdır böylece kalp
rahatsızlıklarının oluşma riski de azalmaktadır. Yapılan bir
çalışmada; Türk insanının ortalama 16 gram tuz tükettiği
gösterilmiştir. Dolayısıyla tuz tüketimini azaltmaya dair önlemler
alınmalıdır" dedi.
"Ekmeğin tuzsuz olanı tercih edilmelidir"
Tuz tüketimini azaltacak önlemler konusunda da bilgi veren Saper,
"Aşırı tuz içeren konserve, turşu, sucuk gibi hazır gıdalardan uzak
durmak gereklidir. Yemeğe lezzet katması için kullanılan tuzu
yemeğin daha tadına bakmadan eklemekten vazgeçilmelidir. Sofrada
tuz bulundurmamalıdır. Ekmeğin tuzsuz olanı tercih edilmelidir. Tuz
yerine diğer baharatlar tercih edilmelidir. Piyasada yemek tuzu
yerine farklı suni tuzlarda mevcuttur. Bu tuzların içeriğinde
sodyum yerine potasyum bulunmaktadır ve bu tuzun da uzun vadeli
kullanımları böbrek yetmezliğine sebep olmaktadır dolayısıyla
güvenli bir seçenek değildir.
Böbrek yetmezliğine sebep olan durumlar erken müdahale edildiğinde
geri dönüşümlüdür yani kalıcı hasara sebep olmadan tedavi
edilebilir. Dolayısıyla fazla tuz tüketiminden kaçınmak, düzenli
tansiyon ölçümü, hekimin karar vermesi durumunda kan ve idrar
tahlillerinin düzenli yapılması alınabilecek en önemli ve gerekli
tedbirlerdir" açıklamasında bulundu.