Abdurrahman Dilipak'tan sert eleştiri: Eğitim sistemi de yanlış, karar verenler de, uygulayanlar da!

Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak 'Eğitim mi dediniz!' başlıklı yazısında eğitimdeki yanlışlıkların tek sorumlusunun MEB olmadığını ifade ederek eğitim sistemini derinlemesine eleştirdi.

Dilipak en cahil olduğumuz alanın din olduğu vurgaladı ve cümlesini şöyle devam ettirdi:  "Kendini dindar olarak tanıtan gençlerin büyük bir bölümü Amentüyü bile bilmez! Zengin aileler çocuklarını özel kolejlerde, yurtdışında okutuyorlar, değerler eğitimi diye birtakım eğitimlerden geçiriyorlar, ama bunların çoğu “Akaid”, “Siyer”, “Kelam” nedir desen bilmez. Bilmediklerini de bilmezler!" 

“Tarih” desen aynı. Mefahirden ibaret hikayeler.

Gelenekten kopuk bir hayat yaşıyorlar zaten. Kullandıkları kelimelere bakın, giydiklerine yediklerine, içtiklerine, imrendiklerine, benzemeye çalıştıklarına, varmaya çalıştıkları yerlere bakın; bunların “kim” oldukları konusunda bir şey söyleyebilir misiniz! Bunların “alameti farika”ları ne!

Hayata dair, yaşadıkları zamana dair bilgileri ne durumda. “Sıpa” ne demek diye soruyorlar, bilmiyorlar. “İsmet İnönü CHP’den istifa etmiş” diyorlar, bunun üzerine yorum yapan üniversiteli gençlerimiz var.

Geçen gün gazetelerde, ‘Dağdaki çobanın oyuyla bunların oyu bir’ başlıklı bir haber vardı. Bir televizyon kanalında bir yarışma programına katılan yarışmacılara sorulan, “Yeni doğmuş, sütle beslenen sığır yavrusuna ne denir?” şeklindeki bir soruya  verdikleri cevap günün konusu oldu.

Yarışmacı moleküler biyoloji  eğitimi almış ve Fransa’da doktorasını yapmış, yarışmada sorulan  soru şu: “Dışarıdan yiyecek ve içecek getirmek yasaktır yazılı tabela uzay istasyonu mu, çay bahçesi mi! Tabii cevap “Uzay İstasyonu”!? Kime ne diyeyim. Bu durumun tek sorumlusu MEB değildir ve olamaz. Evet tepede siyaset olsa da, STK’lar vakıflarımız, derneklerimiz, sendikalarımız, aile, öğretmenler, Media bu sonuçtan sorumlu değil mi! Sistem de yanlış, karar verenler de, uygulayanlar da! Kendi ellerimizle kendi geleceğimizi yok ediyoruz!

Kimse kendini suçsuz görmesin. Bu sonuçta hepimizin sorumluluğu var. Elbette gençler de sorumlu. Suçludan önce suçu tesbit edelim. Suçu tesbit ederken, suçun oluşmasına zemin oluşturan süreci de sorgulamamız gerek. Bu anlamda efradına cami, ağyarına mani bir bilgiye ulaşmadan karar verecek olursak, gerçek suçluları değil, öne çıkan günah keçilerine suçu yükler, asıl suçlulara ulaşamayız.  Gerçek suçlu bu  araştırmadan sonra belli olur. 

Abdurrahman Dilipak'ın yazısının tamamı