İdama götürüleceği Adnan Menderes'ten nasıl gizlendi? Sedat Ergin yazdı

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, 27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümünde kaleme aldığı yazısında, Adnan Menderes'in idama gideceğinin Adnan Menderes'ten nasıl saklandığını yazdı.

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, bugünkü köşesinde Eski Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamıyla sonuçlanan 27 Mayıs 1960 darbesini yazdı. 

Yassıada'da Adnan Menderes'in son günü nasıl geçti? İdama götürüleceği kendisinden nasıl gizlendi?

Hürriyet gazetesinin usta kalemi Sedat Ergin, Adnan Menderes'in hastaneye diye İmralı'ya götürüldüğünü belirterek "Darbeciler, Menderes’i ölüme götürdükleri sırada kendisine açıkça yalan söylemektedirler" ifadelerini kullandı.

İşte Sedat Ergin o yazısından bir bölüm:

Adnan Menderes, o sabah bir fotoğrafçıyla birlikte Yassıada’daki odasından içeri giren iki subayı karşısında görünce ne hissetmişti? Sabah 07.00 sularıydı. Bir pazar sabahıydı.
Yassıada’daki askeri mahkeme, Demokrat Parti’nin önde gelen şahsiyetlerinin yargılandığı davalarda sanıklar hakkındaki kararlarını, 15’i idam cezası olmak üzere iki gün önce (15 Eylül 1961) açıklamıştı. Milli Birlik Komitesi (MBK), idam cezalarından yalnızca 4’ünü onaylamış, bu dörtlü grup içinden Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın cezası yaş haddi gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çevrilmişti.

Geriye infaz edilmek üzere üç hükümlü hakkında verilen idam kararları kalmıştı: Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan...

Zorlu ve Polatkan, 16 Eylül 1961 günü sabaha karşı idam edildiler. MBK bu iki infaz konusunda hiç zaman kaybetmemişti.

Ancak Başbakan Menderes hakkındaki idam cezası henüz infaz edilmemişti. Menderes 15 Eylül günü idam kararları açıklandığında da Yassıada Mahkemesi’nde hazır bulunmamıştı. Nedeni, 14 Eylül’ü 15’ine bağlayan gece yarısı odasında gizlice biriktirdiği ilaçları topluca içerek intihara teşebbüs etmiş olmasıydı. Durum fark edilince hemen müdahale edilerek midesi yıkanmıştı. Bu nedenle Yassıada’da kararın açıklandığı duruşmaya da çıkarılamamıştı.

(...)

Sedat Ergin'in yazısının tamamı