Yaşamak güzel şey
Eğer siyasi gündemden yorulduysanız, referandum gerginliğini üzerinizden atmak, 1.5 saatliğine bile olsa hayatın gereksiz hay huylarından kurtulmak, suni gündemler yerine yaşama dair 'gerçek ipuçlarını yakalamak...
Eğer siyasi gündemden yorulduysanız, referandum gerginliğini üzerinizden atmak, 1.5 saatliğine bile olsa hayatın gereksiz hay huylarından kurtulmak, suni gündemler yerine yaşama dair 'gerçek ipuçlarını yakalamak istiyorsanız, size bir film tavsiye edeceğim: 'Yaşamak Güzel Şey' Filmden çıktığınızda öyküye ismini veren bu cümlenin gerçek anlamını keşfediyorsunuz.
Hayatınızın en değerli anlarını nasıl fütursuzca havaya savurduğunuzu anlıyor, arkanızda 'keşke'ler bırakmamak için bugünü 'kalan ömrünüzün ilk günü' olarak yaşamaya başlıyorsunuz.
Ama filmin sorduğu fena bir soru var:
Ya geri kalan hayatınızın ilk günü, aynı zamanda son gününüz ise?
İşte hepimizin 'Mandıra Filozofu' olarak tanıyıp sevdiği Müfit Can Saçıntı'nın filme konu olan hikayesi de bu soru ile başlıyor ve insana o 1.5 saati sanki 1.5 dakika gibi yaşatıyor.
Film, aslında bir öykü kitabı gibi. Her iki-üç sayfada bir, farklı bir hikayenin ve tartışma konusunun içinde buluyorsunuz kendinizi.
An geliyor karı-koca ilişkilerini irdeliyor, an geliyor aşkı sorguluyorsunuz. Bir bakmışsınız, anne ve babanız henüz yaşarken onlara 'Seni seviyorum' dememiş olmanın tarifsiz pişmanlığı çörekleniyor yüreğinize. Bir de bakmışsınız, akıllı telefonların ve tabletlerin sizi nasıl 'yarım akıllı' hale getirdiğine tanıklık etmenin şaşkınlığına kapılmışsınız.