Bende TV dipsomanisi var

20’nci yüzyılın ortalarında doğanlar, 21’inci yüzyılın başından bu yana dünyada yaşanan değişime mutlaka çok şaşırıyorlardır. Açıkçası ben...

20’nci yüzyılın ortalarında doğanlar, 21’inci yüzyılın başından bu yana dünyada yaşanan değişime mutlaka çok şaşırıyorlardır. Açıkçası ben şaşkınım. Doğrusunu isterseniz internet nedeniyle darbe yiyecekleri söylenen TV kanalları ölmedikleri gibi çok daha dinamik ve güzel bir hal aldılar.
1970’li ve 80’li yıllarda da gayet tabii ki çok güzel diziler yapıldı (Uzay Yolu, Kaçak, Dallas, Friends gibi dizileri kim unutabilir ki), ama şu aralar yapılan diziler çok daha kaliteli ve sanat filmi gibi oluyorlar.
Yazılan senaryoların kalitesine (örneğin Breaking Bad bence bir şaheserdi), yönetmenlerin ve oyuncuların yüksek performanslarına gerçekten çok şaşırıyorum. Bu yüzden 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin bir “TV rönesansı” dönemi olarak kabul edilmesi gerekiyor.
BEĞENDİĞİM DİZİLERE BAKINCA
Daha önce de yazdım, bende “TV dipsomanisi” var, yani “tıkınır gibi” dizi seyrederim ve bir diziye başladığımda bunun sonunu getirmeden rahat edemem. 21’inci yüzyılın bana ve TV yayıncılığına sağladığı büyük imkân bu.
Büyük yaratıcı ve Amerikan televizyonunun babası olarak kabul edilen CBS Televizyonu yöneticisi Les Moonves’in bir gün bana söylediği gibi, artık TV ekranlarından seyretmiyoruz ama herkes kesinlikle çok daha fazla televizyon seyretmeye başladı.
Ben de her gece laptop’umda birbirinden güzel diziler izliyorum. Son zamanlarda izlediğim ve bayıldığım diziler şöyle: 1- Fargo, 2- The Americans, 3- The People v. O.J. Simpson-American Crime Story.
Özellikle “The Americans” beni tutkulu hale getirdi; çünkü ben casus hikâyelerine bayılırım ve her önemli casus romanını okumak ve kaliteli casus filmlerini izlemek gibi bir iddiam da oldu- ğundan bu diziye bayıldım. “Fargo”nun filmine de bayılmıştım zaten, ama dizi kalitede filmi bile aşmayı başarmış. “American Crime Story”de ise John Travolta’nın sergilediği muhteşem oyunculuğa bayıldım.
Bu 3 dizinin de yapımcısı televizyon kanalını merak etim. Baştan, “Ya Netflix ya da HBO olmalı” diye düşündüm. Sonra baktım ki ikisi de değil, bunların yapımcısı “FX” kanalı. Bu kaliteli üretim trendi sadece benim değil tüm dünyanın da dikkatini çekmiş olmalı ki, The Economist Dergisi’nin yeni çıkardığı life style ve kültür dergisi “1843”te bu kanal hakkında uzun bir analiz de yayınlandı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Seçim sonucu neden böyle oldu? 12 Mayıs 2023 | 260 Okunma Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları 08 Mayıs 2023 | 262 Okunma Alevi tartışması 05 Mayıs 2023 | 242 Okunma Dün bu yazıyı yazarken... 01 Mayıs 2023 | 157 Okunma Mea Culpa 28 Nisan 2023 | 149 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar