15 Temmuz ve İstihbarat 1: Bir istihbarat otoritesinin gözünden 15 Temmuz, Amerika ve Fetullah Gülen

MİT’in darbeyi neden daha önceden istihbar edemediği, teşkilatın bu istihbaratı yapabilmesi için gerekli yasal zemine sahip olup olmadığı, ayrıca AK Parti iktidarının geçmişte Gülen organizasyonu ile ittifak...

MİT’in darbeyi neden daha önceden istihbar edemediği, teşkilatın bu istihbaratı yapabilmesi için gerekli yasal zemine sahip olup olmadığı, ayrıca AK Parti iktidarının geçmişte Gülen organizasyonu ile ittifak içinde olmasının hangi boyutlarda bir istihbarat açığı yarattığı gibi sorular bu tartışmada en çok öne çıkan başlıkları oluşturuyor.

Bugünden başlayarak bir dizi yazıda bu soruları tek tek büyüteç altına yatırıp, 15 Temmuz bağlamında istihbarat meselesine somut verilere dayanarak muhtelif açılardan ışık tutmak istiyoruz. Bunu yaparken özellikle TBMM’de 15 Temmuz darbe girişimini incelemek amacıyla kurulan komisyonda yapılan açıklamaları özellikle ön planda tutmak istiyoruz.

Ancak bu soruları tartışmaya girmeden eski MİT Müsteşarı Emre Taner’in komisyonun 9 Kasım 2016 tarihli oturumunda yaptığı ve Türk kamuoyunda yeteri kadar değerlendirilmediğini düşündüğüm bir vurgusunu öncelikle ele almak istiyorum. Bu vurgu, Taner’in darbenin dış boyutuna, daha doğrusu 15 Temmuz’un arkasında dış destek, yani Amerika’nın olup olmadığı sorusuna bakışıyla ilgilidir.

Emre Taner, 2005-2010 yılları arasında MİT’in başında bulundu. Mülkiye mezunu, MİT’in içinden yetişmiş bir istihbaratçı. Teşkilatta tam 43 yıl çalışmış, Müsteşarlık makamına oturmadan önce İstanbul bölge başkanlığı, operasyondan sorumlu müsteşar yardımcılığı gibi kritik görevlerde bulunmuş profesyonel bir istihbaratçının değerlendirmelerinin önem taşıdığını düşünüyorum. Taner’den söz ederken müsteşarlığı sırasında “çözüm süreci” gibi kritik bir inisiyatifin başını çektiğini de hatırlamalıyız.

ÖNCE YABANCI ETKİSİNDE BİR MİSYONER FAALİYETİ

Eski müsteşar, öncelikle Fetullah Gülen’in özellikle 1970’li yıllardan itibaren MİT’in izleme alanı içinde olduğunu ve 1975’li yıllarda İzmir Aliağa vaizliği ve ardından İzmir merkez vaizliğine gelişinin ardından yeni bir yapının ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Taner’e göre, Gülen’e dönük dış ilgi ilk kez bu dönemde başlamıştır:

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Suriye’deki DEAŞ meselesinde yollar Esad’a mı çıkıyor? 15 Mart 2024 | 218 Okunma Amerika’da Suriye’den çekilme tartışması büyüyor 14 Mart 2024 | 561 Okunma ABD’nin PKK/YPG’ye desteği ve Suriye’deki DEAŞ’lı tutuklular meselesi 13 Mart 2024 | 601 Okunma Kalın ve Fidan’ın Washington çıkartması, ABD ile yeni bir dönemin habercisi mi 08 Mart 2024 | 638 Okunma Gecikmiş bir 1 Mart Tezkeresi muhasebesi 07 Mart 2024 | 344 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar