Talipoğlu’nu harcamak

Tayfun Talipoğlu’nun ölümü ve kullandığı zayıflama kremi tartışmasında kimsenin üzerinde durmadığı bir başka çirkinlik yaşandı. Ürünü tartışma yaratan firma bir savunma...

Tayfun Talipoğlu’nun ölümü ve kullandığı zayıflama kremi tartışmasında kimsenin üzerinde durmadığı bir başka çirkinlik yaşandı. Ürünü tartışma yaratan firma bir savunma açıklaması yaptı. Elbette savunma yapacaklar, elbette meramlarını anlatacaklar, bu kısımda bir gariplik yok. Savunmada bizim ürünlerimizi rahatsızlanmadan önce kullanmıştı, tarihleri de bunlar demiş olsalar, hiç sesimi çıkarmayacağım. Ancak bununla yetinmeyip, Tayfun Talipoğlu bizi aradı, “Bedel karşılığı reklamınızı yapabilirim” dedi falan diye yazmanın konu ve iddialarla ne alakası var? Belki bütçesinde bir sorun vardı, belki yeni bir iş için kaynak bulmaya çalışıyordu, neyse ne ve bize ne?


Diyelim ki reklam teklifinin Talipoğlu’ndan geldiğini açıklamazsan olmayacak, mutlaka bunu yazmak şart. O zaman da bunu söylemenin bin türlü yolu var, “Bedel karşılığı” kısmını yazmak o yollardan biri değil. Ölen insanların harcandığına çok şahit oldum da bu kadar hızlısına ilk kez şahit oluyorum.

Gazeteciler ve ballı geziler

Reklama para vermek yerine çok daha ucuza, gazetecileri geziye götürerek haber yapma tartışması yeniden açıldı. Süper bir tartışma ama yarım ağız yapılmaz bu. Medyada en pahalı ve ballı gezilere hep yönetici takımı götürülür. Garibim muhabirler daha çok yöneticilerin gitmekten bıktığı Almanya ve benzeri gezilere yollanır. Tüm köşesini saç ektirme operasyonuna ayıran şişirilmiş ego reklam yazarına zamanında niye kimse laf etmedi?

Bazı köşe yazarları sadece geziler değil, sağlıklı yaşamdan tutun da yemeğe kadar reklam kokan yazılar yazmıyorlar mı? 1990’ların ortalarından, Televole kültürünün hakim olduğu zamanlardan beri magazin dünyasıyla kurulmuş garip ilişkiler yok mu? Muhabirlere, “Seninle değil seni yönetenlerle muhatap olurum” havasını atanlara, bu şansı kim ne karşılığı veriyor? Ballı gezi işini konuşmak doğru ama muhabir örnekleriyle bir yere varılmaz. Konuşacaksak büyük lokmalardan başlayalım...

Hakuna matata yalan mı?

Tanzanya’ya indikten beş dakika sonra, her turist gibi ben de ilk “Hakuna matata” cümlesini öğrenmiştim. Aslında Svahili dilindeki bir deyim. Bu sözü “Hiç üzülme” ya da “Problem yok” diye Türkçeye çevirmek mümkün. ‘Aslan Kral’ filmindeki şarkıdan sonra tüm dünyada yayılan bu söz bardağın dolu tarafına bakmak gerektiğini öğütlüyor aslında. Her neyse, Birleşmiş Milletler Kalkınma Çözümleri Ağı’nın mutluluk çalışmasına göre Tanzanya, 156 ülke arasında 153’üncü sırada.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İyi yurttaş yetiştirme mecburiyeti... 19 Nisan 2024 | 38 Okunma Ortadoğu’da satranç başka türlü oynanır... 17 Nisan 2024 | 401 Okunma Hakkâri ve Şırnak’a bakıp, PKK terörünü anlamak… 14 Nisan 2024 | 440 Okunma Devlet aklı ve İsrail’e ihracat... 12 Nisan 2024 | 323 Okunma Bayramdan sonra ekonomi… 10 Nisan 2024 | 331 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar