Macron dersleri (II): Siyasi partilerin ölümü

“Siyasi partiler de ölür!” Bu cümleyi, 2000’lerin başında ilk kez “Bir döngünün sonu” başlıklı yazısında dostum Miriam Mafai yazmıştı. Meral Okay’la aynı günde...

“Siyasi partiler de ölür!” Bu cümleyi, 2000’lerin başında ilk kez “Bir döngünün sonu” başlıklı yazısında dostum Miriam Mafai yazmıştı.
Meral Okay’la aynı günde yitirdiğim bu sıradışı siyaset gazetecisi, yazısına sonra şöyle devam ediyordu:
“Siyasi partiler de yaşayan yapılardır ve kendi dışlarında cereyan eden olaylar yüzünden can verebildikleri gibi, ülkeyle artık diyalog kuramadıkları için veya yurttaşların güvenini yitirdikleri için ölürler.”
Zamanında bu yazı beni çok etkilemişti. Çünkü sözü edilen “olgu” bir süredir İtalya’da yaşanmasına rağmen, henüz kimse tarafından daha teşhis edilmemişti.
“Temiz Eller” sürecinde yolsuzluklara bulaşan siyasi sınıf tasfiye edilmiş; “Hıristiyan Demokratlar”la “Sosyalistler” çökmüştü. Avrupa’nın en büyük komünist partisi olan efsanevi “İtalyan Komünist Partisi” de “duvar”ın yıkılmasıyla tarih olmuştu.
Dağılan sol, habire farklı adlar, projeler, fikirler için yan yana geliyor ama bir türlü “yeni kimlik” ve “yeni misyon” etrafında birleşemiyordu.
Sağda “Hıristiyan Demokratlar”dan boşalan yere kişisel hedefleri doğrultusunda şekillendirdiği -“Forza İtalia/Haydi Italia!” adındaki-yeni bir oluşumla hızla Berlusconi sahip çıkmıştı.
Siyasi partiler 20. yüzyılda tanıdığımız, bildiğimiz şekliyle İtalya’da ölmüştü.

Déjà vu etkisi
Çeyrek yüzyıllık farkla şimdi Fransa’da yaşananlar bende “bunu ben daha önce görmüştüm/déjà vu” etkisi yaratıyor.
Merkez sağda “Cumhuriyetçiler”in önseçiminde önce Sarkozy elendi. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı yarışına bu önseçimi kazanarak katılan Fillon yolsuzlukları sebebiyle ilk turda hezimete uğradı ve parti savruldu.
Beri yandan gene bir önseçimden çıkan Benoit Hamon liderliği arkasında durmayan sosyalistler de ilk turda hezimete uğradılar ve partileri un ufak oldu. Ağır top Manuel Valls, sonucu “Sosyalist Parti ölmüştür!” diye yedi düvele ilan etti.
Merkez sağ ve solda açılan bu boşluğu dolduran Macron, Çizme’de bunu ’90’larda yapan Berlusconi’yi andırıyor.
Berlusconi de geleneksel partilerin enkazı üzerinde, o zamana değin kimsenin duymadığı “Forza Italia” adını verdiği bir oluşumla yükselmiş ve birkaç ayda başbakan olmuştu.
Berlusconi, Macron’dan farklı olarak, piyasaya çıktığında herkesin tanıdığı mülti milyarder bir medya patronuydu.
Benzer serveti olmayan Macron ise Fransa’da bile bir yıl öncesinde kimsenin duymadığı bir isim.
Berlusconi “FININVEST” adlı finans ve medya şirketlerinde çalıştırdığı yöneticileri, “Forza Italia”ya sonra milletvekili yapmıştı.
Macron’un böyle bir olanağı yok.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024 | 558 Okunma 31 Mart’ın bahsi 07 Nisan 2024 | 92 Okunma Kesik kulağın mesajı 31 Mart 2024 | 211 Okunma Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024 | 72 Okunma Diktatörler neden seçim sever? 17 Mart 2024 | 172 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar