Gerçekçi olsak daha iyi olmaz mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dünya İnsani Zirvesi’nin kapanışı sırasında söyledikleri dışarıda eleştiriye, içeride övgüye neden oldu. Dışarıdan bakanlar...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dünya İnsani Zirvesi’nin kapanışı sırasında söyledikleri dışarıda eleştiriye, içeride övgüye neden oldu. Dışarıdan bakanlar Erdoğan’ın vize serbestisi ile mülteci meselesi arasındaki dengenin bozulması halinde Türkiye’nin üstüne düşenleri yerine getirmeyeceğine ilişkin uyarısını blöf ya da tehdit olarak adlandırırken, içeriden bakanlar Türkiye’nin AB ile olan tüm bağlarını kopartabileceğini, hatta kopartması gerektiğini vurguladılar.

Dışarıdan gelen eleştirilerin ne kadar gerçekçi olduğunu bilmiyoruz. Ama Türkiye’den gelen destek açıklamaları ve yazıları hiç gerçekçi değil. Bence siyasilerimizin de bakanlarımızın da kanaat önderlerinin de toptancı açıklamalardan, yazılardan, konuşmalardan kaçınmaları gerekiyor. İktidar bloğu AB ile üstünde mutabakata varılan ve hakkında yol haritası hazırlanan Geri Kabul Anlaşması’nın hükümlerinden şu veya bu nedenle pişmanlık duyuyor olsa bile bunun çözümü AB ile olan tüm ilişkileri yok etmekten geçmiyor.

***

Amaç AB ile daha sıkı bir pazarlık, yerine getirmedikleri yükümlülükleri hatırlatmaksa, bunu toplu intihar tehdidi dışındaki yöntemlerle de yapabiliriz. Unutmayalım ki, Türkiye ekonomik olarak da siyasi olarak da Avrupa sisteminin parçasıdır. İhracatının yaklaşık yarısını AB ülkelerine yapmakta, güvenliğini Avrupa merkezli kurumlar aracılığıyla sağlamaktadır. NATO’nun, AGİT’in üyesidir. Bazı yazarların ukalalık olarak gördükleri açıklamaların dayanağı olan normlar, Türkiye’nin de katkısıyla üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi tarafından yaratılmıştır.

Batı ile ipleri kopartmak, Şeyh Edebali’nin yüzyıllar öncesinin dünyasına uygun sözlerine atıfta bulunmak, günümüz Türkiye’sinin çıkarlarını korumasına, refahını artırmasına, acıdır ama toprak bütünlüğünü sürdürmesine yardımcı olmaz. Bizim Batı’dan kopmaya değil Batı’ya daha fazla yakınlaşmaya, aramızdaki sorunları çözmeye, her iki tarafta da var olan önyargıları yıkmaya ihtiyacımız var. Türkiye daha güçlü, daha müreffeh, daha demokratik ve insan haklarına daha saygılı olmak, yani insanlarının insan gibi yaşamasını sağlamak için Batı bloğu içinde yer almak zorundadır.

Zaten başka bir alternatifi de yoktur Aidiyet üstünden alternatif bulma çabaları 1990’lı yılların sonunda Türk dünyasının aslında var olmadığının keşfiyle, Arap Baharı sonrasında da dini dayanışma odaklı politikanın açıkça iflasıyla fiilen sona ermiştir. Mezhep ve etnik farklılıklar, Selefilik ve Vahabilik gibi yorumların dayattığı sorunlar, dini aidiyet üstünden kurulabilecek her türlü dayanışma olasılığını ortadan kaldırmıştır. Suudi Arabistan’ın İsrail’den değil İran’dan korktuğu bir dünyada dini aidiyet üstünden siyasi ortaklık kurmak imkansızıdır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İran saldırısının düşündürdükleri 17 Nisan 2024 | 504 Okunma Distopik bir geleceğe doğru… 14 Nisan 2024 | 115 Okunma Biraz nostaljinin kimseye zararı olmaz... 10 Nisan 2024 | 61 Okunma Eğer İstanbul’daysanız… 07 Nisan 2024 | 160 Okunma Hizmette aksama olmaması temennisiyle... 03 Nisan 2024 | 82 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar