Vatana sahip çıkmanın yolu

İstanbul'un otobüs terminali, çeyrek asır öncesine kadar Topkapı'daydı. Surların hemen yanı başında.Oradan geçen dolmuşların çocuk yaştaki muavinleri “Aksaray, Aksaray” diye...

İstanbul'un otobüs terminali, çeyrek asır öncesine kadar Topkapı'daydı. Surların hemen yanı başında.
Oradan geçen dolmuşların çocuk yaştaki muavinleri “Aksaray, Aksaray” diye bağırırdı.
Halaoğlunun hayalinde, dolmuş muavinliği… O kadar çok isterdi ki, evde kendi halindeyken, birden “Aksaray, Aksaray” diye provaya başlardı.
Bir gün, muavinliğe niye o kadar meraklı olduğunu sordum.
Açıklaması mantıklıydı.
“Onların bütün cepleri şıkır şıkır para dolu. Hem ileride dolmuş şoförü olmak da var.”
Şimdi ne muavin kaldı, ne o dolmuşlar, ne de terminal. Halaoğlu ise başka mesleğe yöneldi.
Lakin Aksaray yerli yerinde.
*
O semtin ismi, fetih zamanına kadar uzanıyor. Fatih Sultan Mehmet, şehri aldığında nüfus dengesini sağlamak için Aksaray'dan gelen ahaliyi o bölgeye yerleştirmiş.
Aynı şekilde Laleli ve Ortaköy de ismini aynı bölgeden gelenlerden alıyor.
Anadolu'nun orta yerindeki Aksaray'dan yola çıkanlar o kadar çok olmuş ki, şehrin nüfusu azaldığı için önce liva, sonra kaza haline getirilmiş.
Kalanların bulunduğu bölge 'Kalanlar' adıyla anılır olmuş. Bugün de aynı isimli mahalle mevcut.
1920'de vilayet olan Aksaray bir dönem Konya'ya bağlanmış, bir dönem Niğde'ye. 1989'da ise 68'inci ilimiz oldu.
İstanbul'un göbeğindeki Aksaray, o kadar baskın ki semtten değil, Somuncu Baba diyarı Aksaray'dan bahsedildiğinde, sözün uzaması neredeyse bir mecburiyet.
*
Cem Sultan isyan ettiğinde, Karamanoğlu kuvvetleriyle beraber Aksaray kale kapısına gelmişler. “Bizimle beraber olun, Sultan Beyazıt'ı indirelim. Size de istediğinizi verelim” teklifini Aksaraylılar kabul etmemiş.
Paralel yapılanmaya karşı çıkmışlar.
Bugünküne çok benzeyen bir durum.
Şehr-i Süleha (Salihler şehri) halkının o sağlam duruşları, vergiden muaf tutulmakla ödüllendirilmiş.
*
Sırrı açığa çıkınca Bursa'yı terk etmek zorunda kalan Somuncu Baba, memleketin muhtelif beldelerini dolaştıktan sonra Aksaray'a yerleşmiştir malûm.
Türbesi ve camii orada.
Hele bir çilehanesi var ki, görmeden dönülmez.
Az ötesinde şehre sembol olacak bir “Kanlı Pelit” var ki, onun bin yıllık hikâyesi ayrıca ele alınmalı.
Yolunuz düşer de orada bir namaz kılmak nasip olursa, kayadan oyma o düşük tavanlı (yahut yüksek tabanlı) hücrenin, çilehane değil huzurhane olduğunu anlarsınız.
Bir de fırında pişen somundan kısmetiniz varsa, bunca yıl niye geciktiğinizi düşünmeden edemezsiniz.
*
Biz geçen hafta Aksaray'da üç gün misafir olduk.
Başkan Haluk Şahin Yazgı ve muhterem eşi Hasibe Hanım'nın tek tek ilgilenerek seçtiği gençlerle, yedi asırlık Zinciriye Medresesi'nde yazmak çizmek üstüne sohbet ettik, kâğıt kalem kitap ile buluştuk.
Değerli kardeşim Ayşe Karaman'ın organize ettiği program boyunca, lise ve üniversite öğrencileriyle beraber, medresenin ilk müderrisi Cemaleddini Aksaray Hazretleri'nin ayak izlerini takip ettik.
Kısa sürede bu güzel beldeye o kadar yakınlık duyduk ki, dördüncü gün ayrılmak zor geldi.
*
Eski bakanlarımızdan Sami Güçlü'nün 25 ilde lise ve üniversite öğrencileri arasında birkaç yıldan bu yana sürdürdüğü “Anadolu Mektebi”ne merkez olarak Aksaray'ı seçme sebebi, gözle görülür elle tutulur şekilde anlaşılmış oldu.
Fahri Tuna'nın tabiriyle “Kırk Okurlar Gençlik Hareketi” Anadolu'yu yeniden şahlandıracak bir hareket.
Açıklamaya gerek var mı bilmem…
*
Kırk maddelik açıklama yapmak mümkün.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Garson nereye baksın? 23 Nisan 2024 | 157 Okunma Bize lütfen bir avuç toprak bırakmışlar 19 Nisan 2024 | 163 Okunma Vah zavallı İsrail 16 Nisan 2024 | 166 Okunma İyi ki o dönem televizyon yokmuş 12 Nisan 2024 | 87 Okunma Hazırlıklı olsunlar 09 Nisan 2024 | 256 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar