Kemâlsiz Kemalizm...

Bir dönem uzun süre yasaklanan Kur’ân (Mushaf) ve Kur’ân alfabesinden Muhammedî Ezân’a, halen yasaklı durumdaki Hilâfet’ten Medrese, Tekke ve Zâviyeler, halen ibadete kapalı durumdaki Ayasofya Camii’nden...

Bir dönem uzun süre yasaklanan Kur’ân (Mushaf) ve Kur’ân alfabesinden Muhammedî Ezân’a, halen yasaklı durumdaki Hilâfet’ten Medrese, Tekke ve Zâviyeler, halen ibadete kapalı durumdaki Ayasofya Camii’nden kapalı kutu mahiyetindeki Lozan’ın gizli ajandasına kadar ve yakın tarihimizde buna mümasil ne varsa, istisnasız hepsinin üzerinde ucûbe bir “Kemalizm” damgası var.
Bu ülkenin önünde aşılmaz bir hendek gibi, bu milletin ayağına vurulmuş bir pranga gibi duran Kemalizm denen heyûlâ ile yüzleşen, hesaplaşan, yahut mücadele eden bir siyasî hareket hemen hemen yok gibi.

Hemen her şekle girebilen, her renge boyanabilen Kemalizm ile en çok mücadele etmesi beklenen siyasî yapı olarak, çoğu kimse iktidar partisini görüyordu. En azından öyle zannediyordu. Ne var ki, bu yöndeki beklenti bütünüyle boşa çıktı. Bundan geriye sadece yeis ve sukut-u hayaller kaldı.

Zira, bu meyanda en ufak bir işaret, bir alâmet görünmüyor. Dahası, kimi sözcüler, Halk Partisi’nden daha fazla M. Kemal’e ve “gerçek Atatürkçülüğe” sahip çıktıklarını hiç çekinmeden söyleyebiliyor. Öyle ki, sergilenen genel tablodan en çok memnuniyet duyanların başında “Sıkı Atatürkçü” Perinçek geliyor.

Bütün bu olup bitenlerden anlaşılıyor ki, Kemalizm ile esaslı mücadele, bir başka bahara kaldı.

Her ne ise...

Bizim vazifemiz, bugünkü ve gelecek nesillere Kemalizmin iç ve gerçek yüzünü anlatmaya çalışmaya devam etmek.

“Din”den kopuş süreci

Kemalizm, henüz yerleşip kökleşmemişken, ilk Anayasa’nın 2. maddesinde “Türkiye Devletinin dini, din-i İslâmdır” diye yazıyordu.

Kemalizm’den sonra, bu madde çıkarıldı. Ki, bu tavır, devletin kuruluş felsefesine de taban tabana zıt bir durum teşkil ediyor.

Zira, bir devlet hangi fikir ve dinî inanç temelleri üzerinde kurulmuşsa, o devlet yıkılıncaya kadar da aynı özelliği taşıması gerekiyor.

Buna göre, 1923 kuruluş patentli TC Devleti, kimselere çaktırılmadan, 1927’de mânen yıkılıp yeniden kurulmuş demektir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Meşrûtiyetten önceki Şûrâ 01 Nisan 2018 | 247 Okunma Türk Ocakları ve Barbaros heykeli 25 Mart 2018 | 169 Okunma İki Çanakkale var 18 Mart 2018 | 169 Okunma Yeşilaycıydı; katledildi 05 Mart 2018 | 206 Okunma Seferberlik hâli 27 Şubat 2018 | 235 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar