Erdoğan’ın yansıttığı mânâ derinleşirken...

Yeni Şafak ve Akit gazetelerine düzenlenen saldırıların akabinde, bir kez daha fark ettim ki: Bizi kendi memleketimizde olsun, sınır ötemizde olsun sokak sokak, yürek yürek çatıştırmaya ant içmiş küresel...

Yeni Şafak ve Akit gazetelerine düzenlenen saldırıların akabinde, bir kez daha fark ettim ki: Bizi kendi memleketimizde olsun, sınır ötemizde olsun sokak sokak, yürek yürek çatıştırmaya ant içmiş küresel aktörlerin kibarca kanırtan diplomatik dili 'gerçekler tarihi'nin sayfalarında silinip gidiyor, gidecek.
Küresel diplomasi dilinde en merhametsiz ittifaklar, en acımasız dayanışmalar diplomasi kurgusuyla yaşanmaya devam etti hep. Sanki dünyanın güzelleşmesi ve insanlığın hayrı için gerçekleştiriliyor gibiydi her kirli ittifak. Işid'le savaşıyor denilen Rusya'nın Rakka'yı değil de, Halep'i bombardımana tutmasını dahi sorgulamayan ve Türkiye'yi terörist örgütlerle anlaşmaya zorlayan bu diplomatik üslup yüzünden dünyanın pek çok halkı defalarca bedel ödedi. Bu küresel kadavra sisteminde soluk alıp vermenin ağır bedelini.
Cumhurbaşkanının Suriye'den yollara düşüp ölümü göze alarak sınırımızdan giren, meşrebi kökeni ne olursa olsun tüm işgal sömürü tahakküm kurbanı olan mazlumların hakkını savunurken diplomatik kıvırtmaya başvurmayacağını biliyordum. Benim gibi ülkesi, vatanı, yöneticileri için dua eden ve yaşadığı yeri sevenlerin bildiği gibi. Sevdiği yerin yerlisi olanlardan, yaşadığı yeri sevenlerden, manasını birlikte genişletenlerden bahsediyorum. Sevemeyenlerin zulmette olduğunu ve yabancılaştığını fark edenlerden...
İstanbul'a belediye başkanı seçildiğinde Erdoğan'la ilk söyleşilerden birini yapmıştım, o zamanki Yeniyüzyıl gazetesine. İlk izlenimim hiç değişmedi: Onun küresel algı operasyonlarını hep aleyhinde yöneten pek mühim aktörlerden daha kudretli olan yanını o zamandan beri gördüm çünkü: Gerçek olmasını!
Dünyanın en kaba gerçeklerini en kibar sunumlarla gösterenler put kıramaz. Ancak gönül Kabe'sine sözü eğip bükmeden, direkt olarak muhatabına yollayanlar yaklaşabilir, onca puta rağmen. İşte Erdoğan bu sebeple her fırsatta şahsi olarak karalandı, ehlileşmediği sürece hakir görüldü, haysiyetiyle oynandı. Bazen tepkilerinde yanlışlar yaptı, bazen başarılı oldu.
Kendi barışımızı kendimiz yapmamız konusunda onca bedel ödemesine rağmen –ki millet de ödedi- hedefinden asla vazgeçmediği için en olmadık kesimleri bile barışa ikna edebildi. Ne namaza oruca başladığımda, ne örtünmeye çalıştığımda, ne örtünmeyi bıraktığımda: Geldiğim aydın laik çevrenin hışmını bu kadar çektim; Erdoğan'ın teröre, çözüme, vesayete, kökü derinlere çapalanmış çatıştırma lobicilerine karşı duruşunu desteklediğim zamanki kadar!
Gerçek olmak diyordum evet, dışarıya çelişkili bir durum arz eder. Çünkü öncelikle hınç, haset, kibir gibi başkalarındaki zaaflara dokunursun ve görünmez bir hızla onları kendine karşı düşmanlaştırırsın. Egosu yüksek olanların –gerek fert, gerek zümre, cemaat anlamında– Erdoğan'a er geç burun kıvırarak gardını alacakları ortadaydı. İnsan bir kez nefret etmeye görsün, en akli, en felsefi gerekçeleri icat ederek bunları sosyolojinin, siyasetin, konjonktürün öznesi olarak görmeye ve bir bakıma algı operasyonlarını öncelikle kendine yapmaya başlıyor. Oysa başkasında nefret ettiği her özellik, kişinin kendi nefsinden bir surettir.
Kimilerinin dediği gibi ne kadar 'kurt' bir politikacı olursa olsun, ne çok yanlış söz sarf etmekte olursa olsun, ne çok yanlış karar vermiş olursa olsun; Erdoğan'a mutlakçı biçimde tapmadı ondaki samimiyete inananlar. Her seferinde eleştirdiler, ama sağı solu yakıp yıkmadan. Birtakım küresel art niyetlerin aleti olmadan. Yolsuzluk davaları ortaya çıktığında bunu açık biçimde gördük.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu mecradaki son yazı 22 Haziran 2019 | 300 Okunma İstanbul’dan Elmalı’ya beldeleri merkez yapan nefes! 18 Haziran 2019 | 133 Okunma Öğrenmenin önündeki en büyük engel: Benlik kibri 15 Haziran 2019 | 249 Okunma Siyaset meydanı da ‘akleden kalb’e dahil 11 Haziran 2019 | 61 Okunma Birlikte geçilen kapılar, tek başına girilemeyen odalar 08 Haziran 2019 | 142 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar