Büyümeyi değil esas notu yükselt

Dünyanın önde gelen finans yatırımcılarından Jim Rogers'ın dün gazetede yer alan açıklamaları ilginizi çekmiştir. Uzunca bir süredir, gazetedeki köşemizde, G7'nin gerileyişini, Türkiye'nin de...

Dünyanın önde gelen finans yatırımcılarından Jim Rogers'ın dün gazetede yer alan açıklamaları ilginizi çekmiştir.
Uzunca bir süredir, gazetedeki köşemizde, G7'nin gerileyişini, Türkiye'nin de içinde yer aldığı E7'nin yükselişini gerekçeleri ile anlatıyorum.
Önceki yazılarımda, G7'nin sürdürülebilir büyüme trendini kaybetmesi ile birlikte, borçların milli gelire oranında büyük çöküş yaşayabileceğinden bahsetmiştim. Jim Rogers, batılı ekonomilerin çoğunda, devletlerin İzlanda gibi iflasa sürüklendiğini, yeni bir 'hisse senedi' balonunun her an patlayabileceğini ve çöküşün en beklenmedik ülkeden geleceğini vurgulamış. Şimdi, sormak gerekir, uluslararası derecelendirme kuruluşları S&P'nin, Moody's'in ve Fitch'in, önde gelen batılı ekonomilerin çöküş riskine bağlı olarak, notlarını ciddi manada indirmeye niyetleri, daha doğrusu cesaretleri var mı? Ne yazık ki, hayır. Oysa yatırımcıları uyarmaları gerekmez mi?
Şimdi, Fitch Türkiye'nin 2017 büyüme tahminini yüzde 2.3'den 4.7'ye, 2018 tahminini de 1.3'den 4.1'e revize etti diye sevinecek miyim? Tam tersine, Türkiye'nin ekonomik dinamiklerini onlarca yıldır hâlâ okuyamayan, Türk ekonomistlerin yorumlarını kaale almayan tüm bu kuruluşlara şunu diyeceğim: 'Siz Türkiye'nin büyüme tahminlerini revize edeceğinize, derecelendirme notunu bir an önce revize edin.' Batılı ekonomiler borç batağına sürüklenirken, İspanyol ve İtalyan bankaları için 'kırmızı alarm' söz konusu iken kılınız kıpırdamayacak; ama sıra Türkiye'ye geldiğinde, mali disiplin sürerken, bankaların sermaye yeterliliği güçlüyken, cari açık kabul edilebilir düzeydeyken ve büyüme devam ederken, Türkiye'ye 'yatırım yapılabilir ülke' notunu uygun görmeyeceksiniz.
Kanımca, E7'nin kendi uluslararası derecelendirme sistemini kurmasının ve Türkiye'nin bu fikre öncülük etmesinin zamanı gelmiştir.
Son bir konu da, döviz cinsinden borçlanan reel sektör için getirilmesi düşünülen kurallar. 15 milyon doların üzerinde döviz borcu olan özel sektör şirketlerine hedge etme zorunluluğu, hadi bir derece. Tabii, gelişmiş piyasa koşullarında hedge etme koşulları reel sektörümüze sağlanacak ise. Ama borçların yaklaşık 80'ini temsil eden 2 bin döviz borçlu şirkete bankaların kullandırdıkları döviz kredileri için daha fazla karşılık ayırmaları ise, reel sektörün maliyetlerini artırmak demektir. Bir yandan 'ihracatın büyümeye katkısı şart' derken, küresel rekabette, malını ihraç etmek için mücadele eden şirketlerimize, maliyetlerini artırmadan çözüm üretmemiz gerektiğini de hatırlatmamda sakınca yoktur, umarım.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yeni gündem ‘Tedarik Risk Yönetimi’ 29 Mart 2024 | 47 Okunma Kakao küresel tarım fiyatlarından koptu 27 Mart 2024 | 421 Okunma Türkiye’nin Gücü ve OECD İstanbul Merkezi 25 Mart 2024 | 65 Okunma ‘5. Nesil Toplum’un yakıtı ‘veri’ 22 Mart 2024 | 42 Okunma Küresel büyümede ‘Yükselenler’ ve ABD başat 20 Mart 2024 | 334 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar