Doktorların itibarından hepimize düşecek pay var

Çağımızın en önemli sorunu, anlam bulma ve anlamlandırma. Bilgiden ziyade yorumun peşinde koşmamızın sebebi, olayları tek başına değerlendirmede kifayetsiz...

Çağımızın en önemli sorunu, anlam bulma ve anlamlandırma. Bilgiden ziyade yorumun peşinde koşmamızın sebebi, olayları tek başına değerlendirmede kifayetsiz kalışımız...
Karşılaştığımız olayları, okuduğumuz metinleri, ekran üzerinden seyrettiklerimizi, ne kadar anlıyor, anlamlandırabiliyor ve değerlendirebiliyoruz?
İletişim çağında kişiler arasındaki iletişim ve etkileşim sıfır noktasına yaklaşırken, iletişimsizlik giderek daha yoğun bir şekilde şiddet diline eviriliyor.
Biz, yazılanları, yazarın yazdığı yerden değil, yazarın yazdığı yer ile kendi biriktirdiğimiz kelimelerin ortak paydası üzerinde alımlar, anlamlandırırız.
Geçtiğimiz Cuma günü yayınladığım yazıyı her okuyucu kendi seçici algısı üzerinden okudu. Sadece seçici algı değil yazıya “bakanlar” ile yazıyı “okuyanlar” ın farkını da görmüş oldum.
Cuma günü yayınladığım “Kime yakın kime uzak ölüm” yazısının ana fikri şu idi: Toplumsal dil giderek iletişimsizlik diline hapsoluyor, iletişimsizliğin son noktası ise konuşmanın şiddet diline evirilmesi. Dil şiddete doğru yol alırken şiddet dilini yavaşlatacak örneklere, hikâyelere ihtiyacımız var. Kendi kelimelerimizin yetmediği yerde, “ortak hikaye” yangını tek bir kova ile söndürecek su hükmündedir.
Tanıklıklarımı toplumsal hafızayı zenginleştirmek gayesi ile kelimelere yüklemeyi önemsiyorum. Cuma günü yaşadığım olaya “tanıklık” değeri katan şey, şoförün kural tanımazlığı, kendi eğitimsizliğini parantez içine alarak başkalarının eğitimsizliğine laf söylemesi, kurallara hiç kimse uymuyor zaten diye kendini temize çıkarması değildi. Bu tip davranışlara çok sık rastlıyorsunuzdur.
O günü benim için unutulmaz kılan husus, şoförün doktor örneğine gelinceye kadar dolu dizgin kendi kural tanımazlığına yüklediği anlam idi.
Ne zaman ki kuralsızlık, dikkatsizlik bir doktorun hanesine kaydırıldı işte orada şoför “ecelin geldiyse ölürsün, ha ben mesaj yazdığım için olmuş ha olmamış ne fark eder” anlayışından aniden vazgeçti.
Cuma günkü yazıda doktorların toplumsal geçişkenliklerinden bahsetmiştim: Özelde doktorlar, genelde sağlık çalışanları toplumumuzun en geçişken birimini oluşturuyor.
Bir okuyucum toplumsal geçişkenlik ifadesini anlayamadığını yazdı.
Toplumsal geçişkenlik/geçirgenlik ifadesi ile kast ettiğim tam olarak şu:
Geçirgen: İçinden veya gözeneklerinden gaz, sıvı veya manyetik akım geçiren.
Maddeler için kullanılan gaz, sıvı, manyetik özellikleri insanlardaki karşılığını fakir-zengin, eğitimli- eğitimsiz, köylü- şehirli ayırımı üzerinden belirleyip, bu sınıfların birbiri ile temas etme noktası bulabildikleri meslekleri geçirgen/geçişken meslekler olarak tanımlıyorum.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ne olacak bu anne babaların hali? 19 Nisan 2024 | 722 Okunma Bayram neşesinin dışında kalmamak, lâkin içine de girememek... 12 Nisan 2024 | 98 Okunma Öz orucu, söz orucu, köz orucu ve seçim kampanyaları... 05 Nisan 2024 | 232 Okunma Kitapların sayfaları gençlere ve çocuklara çok mu uzak? 29 Mart 2024 | 150 Okunma Negatif nasihatler ile insan-ı kâmil değil, esfel-i safilîn olunur... 22 Mart 2024 | 318 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar