Tarımı öldürdük, şimdi ağlıyoruz

Her konuda ölçülü ve dengeli olmak gerektiğini nedense unutuyoruz.“Şehirlerde ne varsa köyde de o olsun” diyerek şehirlerdeki tembelliği köylere taşıdık. Neticede ne şehirlerimiz şehir, ne de köylerimiz...

Her konuda ölçülü ve dengeli olmak gerektiğini nedense unutuyoruz.
“Şehirlerde ne varsa köyde de o olsun” diyerek şehirlerdeki tembelliği köylere taşıdık. Neticede ne şehirlerimiz şehir, ne de köylerimiz köy oldu. Köyler boşaldı, şehirler kalabalık sebebiyle yaşanmaz hale geldi.

“Tarımdaki nüfus çok fazla” denildi, tarımla uğraşanlar neredeyse kınandı. Herkes ‘kalem efendisi’ olmaya teşvik edildi. Dünyadaki gelişmeleri de takip edemeyince soğanı, sarımsağı dahi ithal eder duruma geldik.

Okul kitaplarımızda ‘ürettiği tarım ürünleri kendi ihtiyacını karşılayan 7 ülkeden biri’ olduğumuz öğretildi. Uzun yıllar bununla övündük. Şimdi ise etten süte her şeyi ithal ediyoruz. Bir zamanların “Yerli malı, yurdun malı” sözü de çoktan unutuldu ve ‘dünya malı yurdun malı’ oldu.

Elbette dünyadaki gelişmelerden kendimizi ayrı tutamayız. Tarım ürünleri ya da başka şeyler ithal da edilir, ihraç da. Önemli olan bunun bir plan dahilinde yapılmasıdır. Petrolümüz yok diye maddî imkânsızlıklara bahane bulurken, soğanı dahi ithal etmeyi nasıl izah edeceğiz? Şartlara uygun olarak çalışılsa soğan ya da sarımsak ithal etmek durumunda kalır mıydık?

Gelişmeler gösteriyor ki çift haneyi gören enflasyonu dizginlemek için Meksika’dan nohut, Kırgızistan’dan kuru fasulye ithal edilecekmiş. Daha uygun şartlarda kendimizin üretebileceği gıda maddelerini başka ülkelerden ithal etmek mecburiyetinde kalmak bir planlama hatasını göstermez mi?

Çarşı pazardaki fiyatlardan haberimiz var mı? “Çok daha önemli” işlerle uğraşırken acaba tarım sektörü ihmal mi edildi? Öyle bir hava oluşturuluyor ki bu meseleleri konuşmak, tartışmak, hatırlatmak bile bazılarını incitiyor. Enflasyon ya da hayat pahalılığı hepimizin meselesi değil mi? “Burada bir yanlış mı var?” diye sormak her vatandaşın hakkı değil mi? Enlasyonun kemirdiği bir sistem uzun süre ayakta kalabilir mi? Geçmiş yıllardaki hayat pahalılığının insanların ahlâkını bozduğuna dünya şahit olmadı mı?

Geçen gün mahalledeki bir marketin tezgâhında satılan muzun kilo fiyatının 9.45 olması dikkatimizi çekti. Yanlış mı gördük diye düşündük. Sonra başka tezgâhlarda da benzer fiyatlarla karşılaşınca ikna olduk. Bu bilgiyi sosyal medyada paylaşınca bazıları; “Mevsimi değil, onun için pahalı. Mevsimini beklemek lâzım” diye mesaj gönderdi. Mevsimli ya da mevsimsiz, lüks ya da değil; bu fiyat normal midir? Muz böyle de patates ucuz mu?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
27 Mayıs hatırası 27 Mayıs 2018 | 151 Okunma Önce aile, hemen eğitim 13 Mayıs 2018 | 124 Okunma Filistin’e sanatla destek 06 Mayıs 2018 | 106 Okunma Türkiye’nin asıl ihtiyacı nedir? 29 Nisan 2018 | 76 Okunma Madem öyle niçin böyle? 22 Nisan 2018 | 108 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar