Türkiye'nin Çimentosu Karadeniz

Yazılarımı takip eden okurlarım, bana has tanımlamaları iyi bilirler. YENİÇAĞ'da yazmaya başladığımdan beri kaleme almadığım bu üç kelimeyi bugün tekrarlayacağım; "Karadeniz...

Yazılarımı takip eden okurlarım, bana has tanımlamaları iyi bilirler. YENİÇAĞ'da yazmaya başladığımdan beri kaleme almadığım bu üç kelimeyi bugün tekrarlayacağım; "Karadeniz, Türkiye'nin çimentosudur". Bunun öyküsü epey eskidir. Yıllar önce özel bir kişi tanıdım. Adı bende kalsın. Lakabı "Üflenti" idi. Bitirimlerin taktığı bir yakıştırmaydı. Yine onların tabiriyle "kuru-sulu" ne bulursa içerdi. Buna rağmen kimseye zararı olmayan bir tipti. Hatta çok iyilikseverdi. İnsanlık dersi verecek özelliklere sahipti. Araba galerisinde çalışır hatta orada yatıp kalkardı. Bugün o yok ama oto galerisi hâlâ mevcut.

PKK'nın Eruh'ta silahsız askerleri katlettiği gün, eski tip bir otonun -Serçe- mehter marşı çalarak tur attığını fark ettim. Anten dahil, her yerine Türk bayrakları asılmıştı. Kim bu diye merak ettim. Yanımdan geçerken baktım; "Üflenti" gözleri sabitleşmiş halde arabayı kullanıyordu. Uzaklaştı. Sonrasında ahbaplığımızı ilerlettik. "Askere alınması için şubeye başvurduğunu" söyledi. O zamanlar bugünkü gibi uzmanlık yoktu. Zaten yaşı ve sağlık durumu buna müsait değildi. Doğal olarak teşekkür edip göndermişler. Ne zaman yeni şehit haberleri gelse, bizimki aynı turlara başlıyordu. Değişen tek şey kullandığı araçtı. Bir yandan da ciğerlerindeki tükeniş fark edilir hale geldi. Adeta eriyordu. Doktora gitmeyi, ilaç kullanmayı reddetti. Hiç kimseyle konuşmayıp, benimle sohbet etmesi dikkatlerden kaçmazdı. Açtığı iki konu vardı; "Futbol ve bölücüler". Epey zaman sonra onu göremediğim aklıma geldi. Kafamda şimşek çaktı. Çünkü lafları arasında "En iyisi Sürmene'ye gitmek" demişti. "Orada gömülmek bize yakışır" diye ilave etmişti. Konuştukları arasındaki sözcükleri tarttım ve bunların bir veda olduğunu hissettim. Ben de "Yapma" diyerek helallik istemesine cevap vermiştim. "Trabzon'un daha ne şampiyonluklarını göreceksin" deyince de gülmüştü. Günler geçiyordu ama "Üflenti'den haber var mı?" diye soramıyordum. Sonunda patronunu yakaladım; "Haber var mı?" Bir süre yutkundu durdu. Yüzüme uzun uzun baktıktan sonra "Vefat etti" dedi. Bu defa susan ben oldum. Gözlerim doldu, içime aktı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İzin 20 Kasım 2020 | 189 Okunma Bağırmayın!.. 19 Kasım 2020 | 345 Okunma Harekatlar 18 Kasım 2020 | 274 Okunma Ayak topu "bizim dünyamız" 17 Kasım 2020 | 131 Okunma Söylemler/çelişkiler 16 Kasım 2020 | 174 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar