Annesinden şehide mektup

“Mustafa’m, gözümün nuru, gönlümün direği oğlum. Gittin, tam 1 yıl oldu. Hasretin buram buram burnumda tütüyor. Seni öyle özledim ki yavrum…Yaradanıma pek çok dua ettim rüyada seni bana...

“Mustafa’m, gözümün nuru, gönlümün direği oğlum. Gittin, tam 1 yıl oldu. Hasretin buram buram burnumda tütüyor. Seni öyle özledim ki yavrum…

Yaradanıma pek çok dua ettim rüyada seni bana göstersin diye. Geçen Cuma, sabah namazını kıldıydım, elimde tespih, koltuğun üzerinde sızmış kalmışım. O güzel yüzün karşımda beliriverdi. Sünnet düğününü yapıyormuşuz. 1 değil, 2 değil, tam 5 davul gümbür gümbür vuruyordu. O pamuk gibi, yumuk yumuk ellerini uzattın bana. Şöyle bi parmak kınayı aldım, avucunun içine sürdüm, sonra da tülbentle bi güzel sardım. Ayağa kalktın, asker kasketini kafana taktın, bana bi selam durdun, sonra kapıya yöneldin. Dışarda, kara suratlı bi zabit bekliyordu seni, hiç hazzetmedim ondan. Bana bi sarıldın, bi sarıldın yavrum. Rüyada, Cennet kokunu da gönderivermiş Mevlam, kokunu ciğerlerime kadar çektim. ‘Bana mektup yaz Ana’ dedin. Davulların arasından, o zabitin arkasından kayboldun gittin… Pek güzel uyandım, sanki şöyle göğsümden gödeler, güvercinler uçuverdi, öyle rahatladım.

Mektubu yazarken, Gülizar gördü. ‘Deyeza, nereye gönderecen sen bu mektubu?’ dedi. Şuna bak şuna! Aklınca alay edecek bennen. Ben bilmez miyim, şu mektubun şimdi her bir harfini melekler tutacak, götürüp Mustafa’mın önüne dizecekler. Sen ‘yaz’ dedin ya oğlum, hiç merak etme, hep yazarım ben sana.

Yavrum. O gün de günlerden Cuma’ydı. O günün sabahında da rahmetli babanı gördüydüm rüyamda. ‘Hani gelmiyor musunuz’ dedi de, sen babanın kucağına koşuverdiydin. Akşam, Reisicumhur ‘sokağa çıkın’ deyince deliye dönüverdin. ‘Mustafam bi dur’ dedikçe ‘durmak zamanı mı Ana, memleket elden gidiyor, bak Reisicumhur çağırıyor, salalar beni çağırıyor ana!’ dediydin. Ben o dakka anladım senin şehit olacağını. ‘Nereden anladın?’ diyeceksin. Analar anlar yavrum, analar her bi şeyi bilir. Balkona çıktım, arkandan öylecene bakakaldım. Sabaha kadar balkonda, gözüm yolda, kulağım televizyonda, dilimde dua, seni bekledim. Gelmedin yavrum. Gün ışıdı, sen gelmedin Mustafam. Emmini aradım, ‘Mustafam gitti, gelmedi’ dedim. 2 saat sonra kapı çaldı, bi telaş koştum. Karşımda seni değil de, emmini görünce yığıldım yere Mustafam.

Hiç ağlamadım Mustafam, hiç. Şehit anası ağlar mıymış? Bi vakit, vali şehit analarını toplamış. Baktım, hepsi de ağlıyor. Kalktım ayağa, “he heeyt’ diye bi nara attım, hepsi sustu kaldı. ‘Niye ağlarsınız?’ diye çıkıştım. ‘Düşmanı mı sevindireceniz? Anarşitleri mi sevindireceniz? Fetulla donuzunu mu sevindireceniz? Ağlayacaksa, onların anaları ağlasın. Şehit anasıyım ben şehit! Var mı ötesi?’ dedim. Şöyle yumruğumu da böğrüme vuru vuruverdim. Hepsi de gülüşüverdiler.

Mustafam, yavrum, sen şehitsin emme, ben de şehit anasıyım. Sen bilmen şehit anası ne demek. Balkona bi bayrağımızı astım, yanına da senin bi kocaman resmini astım. Sokaktan gelen geçen selam duruyor. Dışarı çıkınca gören elime sarılıp öpüyor. Çarşıda pazarda ‘şehit anası’ dediklerinde bi gubarıyom, bi gururlanıyom ki sorma gitsin.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı 29 Mart 2024 | 265 Okunma Oylarınızı ziyan etmeyin! 25 Mart 2024 | 877 Okunma Hangi Özgür Özel gerçek? 22 Mart 2024 | 355 Okunma Erdoğan emekli olur mu? 18 Mart 2024 | 836 Okunma Yeniden Refah’ın isabetsiz tercihi 15 Mart 2024 | 802 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar