Yalanını kendi yalanlayana ne denir?

Kabul edin ki yazının başlığı pek masum. Hakaret filan içermiyor. Aslında başka bir başlık seçmiştim. Ağdalı bir Osmanlıca ama epey yaygın kullanımı olan halk...

Kabul edin ki yazının başlığı pek masum. Hakaret filan içermiyor. 
Aslında başka bir başlık seçmiştim. Ağdalı bir Osmanlıca ama epey yaygın kullanımı olan halk deyişiydi: Şecaat arz ederken merd-i Kıpti sirkatin söyler!..Genç kuşaklar için çevirisi: Cesur Kıpti yiğitliğini anlatmak isterken suçunu itiraf eder. 
Korktum, o başlıktan vazgeçtim, yukarıdaki masum başlığı seçtim. Çünkü bu yazı Cumhurumun başkanı Tayyip Erdoğan’dan söz ediyor. 
Neme gerek. Bir işgüzâr savcı ya da danışman çıkar, tutar “Vay sen bizim saygıdeğer cumhurbaşkanımıza Kıpti dedin” diye hakaret davası filan açarlar. 
Sonuç: Yukarıdaki başlıkla idare edin lütfen...

***

Darbe girişiminin püskürtülmesinden beş gün sonra, 20 Temmuz 2016’da Türkiye’de üç ay süreyle OHAL ilan edildi. 
Kararın amacını, gerekçesini Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat açıkladı ve şöyle dedi: 
“...OHAL ilanının amacı ülkemizde demokrasiye, hukuk devletine, vatandaşlarımızın hak özgürlüklerine yönelik tehdidi ortadan kaldırmak için gereken adımları etkin ve hızlı şekilde atabilmektir. Bu kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir...” 
Yeterince OHAL deneyimi biriktirmiş bencileyen “fesat gazeteci” tayfası bazen açıkça, bazen içlerinden “Ufala da civcivler yesin Reis” diye mırıldandılar.. 
Demokrasiye, hukuka, özgürlüklere karşı olmayacağı resmen ve bu ülkenin devlet başkanının ağzından açıklanan ve dört gün sonra birinci yılını tamamlayacak olan OHAL’de olup bitenleri sıralamama herhalde ihtiyacınız yoktur. 
Darbe girişimine fiilen katılmadığı, darbeye kesinlikle karşı çıktığı kanıta ihtiyaç duymayacak kadar açık ve kesin olan on binlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı, kamudaki görevinden ihraç edildi, açlığa mahkûm edildi. Darbeciler dışında “OHAL darbesi” yiyenlerin sayısı 150 bini aştı. 
Hangi birini sayayım ve niye sayayım? Sadece açlık grevlerinde geri dönülmez sınırı aşmış olan iki genç akademisyen, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için soralım. Bu iki gencin darbe girişimi ile uzaktan yakından herhangi bir ilişkisi olduğunu, olabileceğini söyleyecek biri varsa beri gelsin de boyunu görelim... 
Oysa bir yıl boyunca Cumhurbaşkanı, o konuşmadıysa Başbakanı, o da konuşmadıysa bakanlarından biri OHAL’in asla özgürlüklere, demokrasiye ve hukuka karşı bir önlem olmadığını üç ayda bir tekrarlayıp durdular. 
Ta ki 13 Temmuz’a kadar. O günden beri “OHAL neden ilan edildi” sorusuna cevap için artık bizcileyin fesat gazetecilere gerek kalmadı. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Eyvah, yaşasın, ben yine gidiyorum 09 Eylül 2018 | 4.827 Okunma 25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018 | 3.355 Okunma (Siyasal) İslam ve demokrasi 15 Ağustos 2018 | 6.318 Okunma Hem İslam hem demokrasi mi, ya İslam ya demokrasi mi? 13 Ağustos 2018 | 8.224 Okunma Garo Paylan’la imam olmamak için... 12 Ağustos 2018 | 3.773 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar